Sosyal Medya

SAĞLIK

Sağlık Bakanlığına 40 bin yeni personel alınacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sağlık Bakanlığımıza 40 bin yeni sağlık personeli alınacağının müjdesini de milletimizle paylaşmak istiyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, elektrik faturalarındaki TRT payı ile Enerji Fonu kesintilerini kaldırma kararı aldıklarını bildirdi.
 
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, toplantıda sağlıktan dışişlerine, enerjiden adalete kadar ülkenin ve milletin pek çok meselesini enine boyuna görüştüklerini, konuştuklarını söyledi.
 
Türkiye'nin salgınla mücadelesini dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, ön alıcı bir anlayışla başarıyla devam ettirdiğini ifade eden Erdoğan, ikinci yılının sonuna doğru yaklaşılan salgının yeni dalgalar ve yeni varyantlar halinde ilk dönemdeki öngörüleri aşarak insanlığı tehdit etmeyi sürdürdüğünü belirtti.
 
Erdoğan, salgının uzun soluklu mücadeleyi gerektiren sağlık krizi olduğu gerçeğinin artık inkarı mümkün olmayan bir vaka olarak karşılarında durduğunu ifade etti.
 
Bu durumun gelişmiş ülkeler dahil tüm devletlerin sağlık başta olmak üzere temel hizmet ve ürün altyapılarını giderek daha da zorladığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Kendi ülkelerini karalamak dışında bir iş bilmeyenler kafalarını kaldırıp dünyaya baksalar, bu gerçeği görecekler. Türkiye olarak en büyük avantajımız sağlıktan üretime, kritik her alanda son 19 yılda gerçekten çok güçlü ve kapsayıcı bir altyapıyı kurmamızdır. Bu sayede, ülkeler maske ve koruyucu malzeme kavgası verirken biz rahatça ihtiyaçlarımızı karşılayabildik. Bu sayede üretim ve dağıtım zincirleri çöküp, insanlar temel ihtiyaç maddelerine bile erişmekte güçlük çekerken biz hiçbir sıkıntı yaşamadık. Bu sayede, dünyadaki pek çok yerde devletlerle vatandaşları arasında güven bunalımları yaşanırken biz hedeflerimize doğru yürümeyi başardık. Sadece finans gücüyle böylesine büyük ve derin krizlerin aşılamayacağını büyük ekonomilere sahip ülkelerin durumu açıkça ortaya koyuyor. Sonuçta ortaya çıkan tablo, ülke ve millet olarak sahip bulunduğumuz potansiyeli siyasi ve ekonomik her alanda harekete geçirebilmemize imkan verecek bir zeminin varlığına işaret ediyor. Bir yandan salgınla mücadeleyi kesintisiz şekilde devam ettirirken daha büyük bir azim ve kararlılıkla da işte bu fırsatları değerlendirmenin gayreti içindeyiz."
 
Erdoğan, sağlık hizmetlerinde herhangi bir krize asla izin vermediklerini, vermeyeceklerini dile getirdi.
 
Vaka, hastaneye yatış, yoğun bakım ve vefat sayılarının kontrol edilebilecek bir seviyede olduğunu anlatan Erdoğan, "İnşallah bunları daha da aşağı çekeceğiz. Bu dönemde özellikle hastanelerde sunulan hizmetlerde elbette bazı aksaklıklar, gecikmeler yaşanabilmektedir. Bunların önüne geçecek tedbirleri de en kısa sürede alacağız." diye konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanayi üretiminde kesintiye meydan vermeyecek bir sistemi salgının ilk günlerinden itibaren kurduklarını, böylece ihracat ve istihdamı korumakla kalmadıklarını, çok daha ileriye taşıdıklarını aktardı.
 
"Okullardaki yüz yüze eğitim-öğretim kesinlikle devam edecektir"
Salgın tedbirlerinin turizm ve ticarette yol açtığı sıkıntıları da normalleşme adımlarıyla büyük ölçüde geride bıraktıklarının altını çizen Erdoğan, belirlenen yaş grubunun üzerindeki herkesin, özellikle de ileri yaş grubundaki vatandaşların aşılarını olmalarının veya tamamlamalarının salgının ağır sonuçlarının azaltılmasına katkıda bulunacağını hatırlattı.
 
"Okullar açık mı kalacak, kapanacak mı tartışması da artık sona ermelidir. Okullardaki yüz yüze eğitim-öğretim kesinlikle devam edecektir. Sağlık Bakanlığımıza 40 bin yeni sağlık personeli alınacağının müjdesini de milletimizle paylaşmak istiyorum." diyen Erdoğan, salgını ülke gündeminden tamamen çıkartana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.
 
Enerji fiyatları
Kapanma dönemlerinde verdikleri kapsamlı ve yerinde desteklerle ekonomik faaliyet yürüten aktörlerin ve dar gelirli vatandaşların telafi edilemez sorunlar yaşamalarının önüne geçtiklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
 
"Genç işsizliği önlemek için 251 organize sanayi bölgesinde açmayı taahhüt ettiğimiz mesleki eğitim merkezlerinden 87'sini faaliyete geçirdik. Halen hazırlıkları süren 164 mesleki eğitim merkezini de inşallah ocak ayında açıyoruz. Böylece, milletimize istihdamı artırma konusunda verdiğimiz bir taahhüdü daha yerine getirmiş oluyoruz. Yatırım, üretim, ihracat ve istihdam odaklı ekonomi politikamızda bütçe disiplininden taviz vermeden ülkemizi büyütecek her adımı desteklemeye devam ediyoruz. Ülkemizin bu yıl yaklaşık yüzde 8 artış gösteren elektrik talebini yaptığımız yatırımlar ve aldığımız tedbirlerle herhangi bir sıkıntıya meydan vermeden karşıladık. Avrupa'da ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum. Avrupa'da doğal gaz fiyatları 2020 yılı başındaki 115 dolar seviyesinden geçtiğimiz ay itibarıyla 1100 dolar, hatta günlük piyasada 1500 dolar seviyesine kadar çıktı. Buna karşılık biz ülkemizdeki vatandaşlarımızın konutlarda tükettiği doğal gazı halen yaklaşık 150 dolardan veriyoruz. Rakamlar çok açık, net ortada. Alış fiyatımıza göre baktığımızda ise doğal gazı hane halkına yüzde 76 indirimle vererek 50 milyar liralık bir sübvansiyon yaptığımızı söyleyebiliriz."
 
"Küresel enerji krizini yönetmeyi sürdüreceğiz"
Erdoğan, aynı şekilde petrol fiyatlarının 2020 yılı başındaki 42 dolar seviyesinden 80 dolar seviyesine, kömür fiyatlarının 50 dolardan 270 dolar seviyesine kadar yükseldiğini anımsattı.
 
Eşel mobil sistemi ile alacakları vergiden 60 milyar lirayı bulan bir fedakarlık yaparak akaryakıt fiyatlarını dengede tutmanın gayreti içinde olduklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
 
"Küresel düzeydeki tüm bu yükselişe rağmen, bu yıl elektriği maliyetinin neredeyse yarısı düzeyinde bir faturayla vatandaşlarımıza vererek 17 milyar liralık bir sübvansiyon yaptık. Böylece sadece 2021 yılı için vatandaşlarımızın cebinden toplamda 127 milyar liralık ilave bir meblağın çıkmasını önledik. Bir başka ifadeyle her vatandaşımıza yıllık 1500 liranın üzerinde bir enerji desteği vermiş olduk. Önümüzdeki dönemde elektrik faturalarındaki, burası da çok önemli, altını özellikle çiziyorum, TRT payı ile Enerji Fonu kesintilerini de kaldırma kararı aldık. Hem enerji sektöründeki kurumların dengelerini bozmayacak hem vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek bir yaklaşımla bu küresel enerji krizini yönetmeyi sürdüreceğiz. Finans tarafındaki dalgalanmaların da üretimi ve ihracatı artırarak cari açığımızı düşürdükçe durulacağına inanıyoruz. Bu bakımdan 2022 inşallah verdiğimiz emeklerin, yaptığımız fedakarlıkların, yürüttüğümüz mücadelelerin semeresini görmeye başlayacağımız bir yıl olacaktır. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolundaki son önemli imtihanımız olan 2023'ü de başarıyla geride bıraktığımızda ülkemizin dünyanın siyasi ve ekonomik liginin en üstündeki yerini alışına hep birlikte şahitlik edeceğiz."
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin en büyük gücünün milletin birliği, beraberliği, kardeşliği, azmi ve kararlılığı olduğunu söyledi.
 
Bu gerçeği sadece kendilerinin görmediğini, muarızlarının da durumun farkında olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Son dönemde yalana, iftiraya, tehdide, çifte standarda dayalı senaryoların ürünü söz ve davranışların dışarıda ve içeride giderek artış göstermesinin sebebi işte bu fotoğraftır." diye konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bugüne kadar terörden darbeye kadar nasıl hiçbir sinsi saldırının, alçak oyunun, kirli tuzağın bu gücü kırmasına müsaade etmediysek Allah'ın izniyle önümüzdeki süreçte de aynı başarıyı göstereceğiz. Türkiye'yi diledikleri gibi yönlendirebilecekleri, itip kakabilecekleri, vaktini ve enerjisini çalabilecekleri müstemlekelerinden biri sananlar ile kendi ihtirasları uğruna onların değirmenine su taşıyanların heveslerini kursaklarında bırakmak bizim boynumuzun borcudur. Yönetim değişikliğiyle siyasi istikrarsızlıklar, altyapı, üretim ve istihdam odaklı atılımlarıyla ekonomik bağımlılık, 15 Temmuz destanıyla darbeler devrini kapatan Türkiye'nin önünü kesmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Ülkemizi eser ve hizmet siyasetiyle 19 yılda bugünkü seviyesine nasıl biz getirmişsek inşallah 2023 hedeflerine ulaştırmayı da gençlerimize 2053 vizyonunu emanet etmeyi de Rabb'im bize nasip edecektir."
 
Bunun için Cumhur İttifakı olarak Meclis'te, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi ile hükümette gece gündüz çalıştıklarını ve mücadele verdiklerini dile getiren Erdoğan, "Ancak son dönemde bu ülkenin ikinci büyük partisi unvanını taşıyan bir siyasi teşekkülün milli güvenliğimize ve milli çıkarlarımıza yönelik ciddi bir tehdit haline dönüşen tutarsızlıklarından derin endişe duyuyoruz." ifadelerini kullandı.
 
Geçen hafta Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye ve Irak'taki terör yuvalarına yönelik sınır ötesi harekatlarına imkan veren Cumhurbaşkanlığı tezkeresi konusunda yaşanan tartışmaların bu endişelerini daha da artırdığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
 
"Türkiye'nin sınır ötesi harekatları siyaset üstü bir konudur. Geçmişte defalarca 'evet' dedikleri bir tezkere metnine bu defa yabancı asker gibi cehaletin ötesinde ve vatana ihanet ithamı gibi zırvalık derecesine varan gerekçelerle saldıranların bir yerlerden işaret aldıkları anlaşılmaktadır. Şayet böyle değilse hiçbir partinin, hiçbir siyasetçinin kendisiyle bu derece çelişmeyi, bir milli güvenlik konusunu bu derece zelil üslupla tartışmayı göze alabileceğini sanmıyoruz. Halbuki bu tezkereye karşı çıkmak Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde bitme noktasına gelen terör örgütünün sınır ötesindeki unsurlarına can simidi atmak demektir. Yine bu tezkereye karşı çıkmak Türkiye'nin güney sınırlarından kuşatılması projesinin yanında yer almak demektir. Daha önemlisi bu tezkereye karşı çıkmak bölücü terör örgütünün siyasi uzantısının emrine girmek demektir. Çünkü ilk günden beri Meclis'te tezkerelere en şiddetli karşı çıkan, terör örgütünün şamar oğlanlığından öte bir değer taşımayan bu kesimdir. Türkiye'nin en eski ve halihazırda ikinci büyük partisinin işte bu örgüt kuklası yapı tarafından yönetildiğini, yönlendirildiğini görmekten Türk siyaseti adına gerçekten üzüntü duyuyoruz."
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son mahalli seçimlerde yapılan gizli-açık ortaklıklar ve pazarlıklarla kimi belediyelerdeki bazı birimlerin bu partinin yönetimine verildiğini zaten cümle alem biliyor. Şimdi bu ortaklığın ülkenin milli güvenlik meselelerine kadar uzanmış olması artık konunun siyasi ittifakla izah edilemeyecek bir boyuta taşındığının işaretidir. Meclis'te Irak ve Suriye tezkerelerine 'hayır' demelerini yalan ve iftiralarla bezeli nutuklarla savunanların Yozgat'a gidince Kandil'i yakıp yıkmaktan söz etmeleri de bir başka omurgasızlık örneğidir." diye konuştu.
 
"Nerede, neyi konuşacaklarını da iyi biliyorlar." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kamu görevlilerini tehdit etmeyi alışkanlık haline getiren ancak kendi partisindeki hırsızlık, taciz, tecavüz hadiselerinin hepsinin de üstünü örten zehirli siyaset dilini en başta bu üslubu benimseyenler için tehlikeli buluyoruz. Meclis'te tezkereye 'hayır' demekle kalmayıp egemenlik haklarımıza saygı göstermeyen büyükelçilere verilen tepkiye destek olmayan, daha vahimi Kanal İstanbul Projesi'ni yabancı büyükelçilere şikayet edecek kadar şuur kaybı yaşayan bu zihniyete milletimiz ülkenin kaderini asla emanet etmez." dedi.
 
Bu tablonun akıllara Ziya Paşa'nın, "En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun, sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?" şeklindeki terkibibendini getirdiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
 
"Milletimiz değerlerimize hakaret etmekten başka vasıfları olmayan, ağızlarından çıkan yalanların artık çetelesi dahi tutulamayan, her kritik durumda ülkesinin hasımlarının yanında saf tutan bu siyaset bezirganlarının gerçek yüzünü gayet iyi biliyor. Türkiye geçmişte nasıl tek parti faşizmini yendi iç ve dış vesayetin üstesinden geldiyse inşallah bu çarpık zihniyeti de tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır. Bir siyasi partinin en üst düzey yöneticisi tarafından Bingöl'de şehit yakınına yapılan edepsizliği de aynı alçak zihniyetin farklı bir tezahürü olarak kabul ediyorum."
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İYİ Parti'li Lütfü Türkkan'ın Bingöl'de şehit yakınına yönelik sözlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve "Bingöl'de yaşanan hadiseyi, failinin geçmişteki yanlışlarından itibaren kim olduğundan başlayarak şöyle kısaca bir hatırlayalım." ifadelerini kullanarak Türkkan ile ilgili bir video izlettirdi.
 
Erdoğan videonun gösterilmesinin ardından şu ifadeleri kullandı:
 
"Gördüğünüz gibi neresinden tutsanız rezillik, neresinden tutsanız terbiyesizlik, neresinden tutsanız saygısızlık, neresinden tutsanız alçaklık olan bir skandalla karşı karşıyayız. Kardeşinin gencecik bedeni, PKK terör örgütü tarafından paramparça edilen bir şehit yakınının feryadını, onun namusuna, şimdi açıyorum bacısına en ağır hakaretleri, küfürleri yaparak bastırmaya çalışmak her şeyi bir kenara bıraktık, insanlığa sığmaz. Üstelik bu kişi ve avanesi, önce yapılan rezilliği inkar etmeye, hatta şehit yakınını suçlamaya çalıştılar, sonra her şey belgesiyle ortaya konunca kabul etmek zorunda kaldılar. Şehitlik makamının değerini kavrayamamış olmanın ötesinde, insanlıktan da nasibini almamış bu siyasetçi müsveddesinin 'milletvekili' sıfatına da o kutlu çatının altında bir dakika bile durmaya hakkı yoktur. Partinin grup başkanvekilliğinden veya genel başkan yardımcılığından ayrılması, bu iş için bir çıkış yolu değildir. Artık sözde milletvekili olan bu kişinin parlamento çatısı altında yerinin olmaması lazım. Kaldı ki başında bir bayan genel başkanın olduğu bu partide, bir şehidimizin bacısına küfür edilmesi karşısında genel başkan bayanın buna tahammül etmemesi ve kesinlikle bu zatı partisinden ihraç etmesi gerekir. Duruş bu olması gerekir. Ama ne yazık ki neymiş? İşte başkan yardımcılığından ihraç etmişler. Kimi aldatıyorsunuz ya? Kimi kandırıyorsunuz? Al birini vur öbürüne. Geçmişi benzer pek çok edepsizliklerle dolu bu siyasetçi müsveddesini ısrarla el üstünde tutanların sorumluluğu buradaki görüntünün failinden daha az değildir. Sadece bir kamu bankası olan Ziraat Bankasına 36 milyon dolar şu anda borcu olan ve henüz bu borcu temizleyememiş olan bu kişi, aynı zamanda Kocaeli'nde biliyorsunuz yine devlete ait arazileri işgal etmiş ve bu işgal sebebiyle de çok ciddi orada sıkıntılar yaşanmıştı."
 
"Kadın STK'lar siz ne iş yapıyorsunuz?"
Erdoğan, "Bizim inancımızda ve kültürümüzde her birimizin annesi, bacısı, eşi, kız evladı herhangi bir birey olmanın ötesinde değere ve dokunulmazlığa sahiptir. İYİ Parti'nin başındaki hanımefendi şehitlik makamına, şehit yakınına, milli ve manevi değerlerimize kıymet vermiyorsa, hiç değilse kendi cinsiyetinden birisine yönelik bu ağır hakarete tepki göstermelidir." değerlendirmesinde bulundu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, kadın STK'lara da şu sözlerle seslendi:
 
"Peki kadın STK'lar siz ne iş yapıyorsunuz? İlla, sizin örgütünüze ait bir bayana, bir kadına küfür edilirse, hakaret edilirse o zaman mı ayağa kalkacaksınız? Bir şehidimizin bacısına küfür edildiği zaman, hakaret edildiği zaman niçin sokaklara dökülmüyorsunuz? Neden bunun hesabını sormak için yollara çıkmıyorsunuz? İlgili ilgisiz her konuda kadın hakları diyerek ortalığı birbirine katanların, şehidimizin kız kardeşine yönelik bu iğrenç saldırı karşısında derin bir sessizliğe gömülmelerini de hafıza kayıtlarımıza nakşediyoruz."
 
"Hani sen kadın haklarını savunuyordun?"
"Ana muhalefetin başı, daha 2 gün önce yaptığı açıklamalarda kadın haklarından, kadına şiddetten, kadınlarımıza yönelik hakaretlerden bahsediyordu." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Ana muhalefetin başı? Bu nedir bu? Şehidimizin bacısına yapılan bu saldırıyı acaba siz nereye kadar görmezlikten geleceksiniz? Hani sen kadın haklarını savunuyordun? Mecliste aynı renk ve aynı sloganlarla bezeli maskeler takan sözde genel başkanlar, sözde siyasetçiler, sözde sivil toplum kuruluşu temsilcileri vardı. Bunların hiçbiri de şehit yakınına hakaret eden bu rezil şahsın terbiyesizliğine karşı derhal harekete geçmemekle aslında amaçlarının başka olduğunu göstermişlerdir. Her kim bu ülkede bir daha 'İstanbul Sözleşmesi' diye başlayan bir cümle kurarsa ona en başta ve en çok kendi adlarını sapkın ideolojik ajandaları uğruna istismar ettiği için kadınlarımız tepki göstermelidir. Yine bu konuda, sürekli kadınların, şehit yakınlarının, gazilerin hakları ile ilgili esip gürleyen CHP tarafında bıraktık Genel Başkanı, herhangi bir seviyede tepki gösterilmemesi, arka plandaki kirli pazarlıkların ispatıdır. Buldukları her fırsatta şehit yakınlarını ve gazileri tahrik eden, adını istismar etmekten başka kadına faydası dokunmayan zihniyetin asıl yüzü, Bingöl'deki hadiseyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Hayatları boyunca, milletin hayrına tek bir iş yaptıkları, ülkeye herhangi bir eser ve hizmet kazandırdıkları görülmemiş olanların, kendi akıllarınca iktidar hevesine kapılmakla bile ne derece nobran, ne derece küstah, ne derece terbiyesiz hale gelebildiklerini hep birlikte takip ediyoruz. Rabbim ülkemizi ve milletimizi bu çirkin ve alçak zihniyetin şerrinden muhafaza eylesin diyorum. Bingöl'deki edepsizliğin sonuna kadar takipçisi olacak, bu şahsın milletvekilliğinin sonlandırılması dahil en ağır bedelleri ödemesi için siyasi ve hukuki tüm imkanları kullanacağız. Lafa gelince milliyetçiliği kimseye bırakmayanların, hatta kurdukları ittifaka 'millet' adını verenlerin aslında millete nasıl baktıkları bu tür örneklerle açıkça ortaya çıkmaktadır."

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.