Sosyal Medya

POLİTİKA

Karadeniz'de yeni doğalgaz rezervi bulundu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan Karadeniz'de yeni rezervin bulunduğunu ve yeni bulunan rezervin miktarını Cumartesi günü açıklayacaklarını ifade etti.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep  Tayyip Erdoğan, "Cumartesi günü Fatih sondaj gemimize giderek, hem çalışmaları  bizzat yerinde görecek, hem de yeni rezerv miktarını açıklayacağız." dedi. 
 
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, geçirdiği rahatsızlık  nedeniyle Gaziantep'te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Kilis Belediye  Başkanı Abdi Bulut'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Kilis halkına başsağlığı  diledi.
 
Son grup toplantısının 11 Mart'ta, Türkiye'de ilk koronavirüs  vakasının tespitinin ertesi günü yapıldığını hatırlatan Erdoğan, salgın döneminde  milletvekilleriyle çeşitli vesilelerle, telekonferans vasıtasıyla veya kısıtlı  yüz yüze programlarla bir araya geldiklerini ancak tüm milletvekillerinin  katılımıyla grup toplantısı yapamadıklarını söyledi.
 
 

 
Meclis'in yeni yasama yılının açılışının ardından geçen hafta  yapmaları gereken grup toplantısını da Kuveyt ve Katar ziyaretleri dolayısıyla  gerçekleştiremediklerini anımsatan Erdoğan, "Yaklaşık 7 ay sonra bir kez daha  grup toplantımız vesilesiyle sizlerle birlikte olmanın memnuniyeti içindeyim."  ifadesini kullandı.
 
Meclis'in, 27. Yasama Dönemi'nin en verimli yılını, geçen sene  yaşadığını dile getiren Erdoğan, kapandığı 29 Temmuz'a kadar yaptığı 233  birleşimdeki 995 oturumda, 27'si kanun ve 40'ı sözleşme olmak üzere toplam 67  düzenlemenin, Meclis'te görüşülerek kabul edildiğini bildirdi.
 
 
"Yeni dönemde bizi çok önemli bir gündem bekliyor"
Başkan Erdoğan, bütçeden yargı reformu paketlerine, askerlikten sosyal  medyaya kadar pek çok hususu içeren bu tarihi düzenlemeler için yeri geldiğinde  sabahlara kadar süren mesailer yapıldığını vurgulayarak, yeni dönemde de çok  önemli bir gündemin beklediğini söyledi.
 
AK Parti Grup Yönetimi'nin, geçen dönemden devralınan işler ve bu  dönem hazırlanacak yeni düzenlemelerle ilgili kapsamlı bir çalışma yaptığını  anlatan Erdoğan, "Milletimizin beklentilerine cevap verecek kanunların  hazırlıklarını titizlikle takip ediyoruz.  Komisyonlardan Genel Kurul aşamasına  kadar Meclisin tüm çalışma safhalarında her birinizden aktif katkı bekliyorum.  Öncelikli işimizin yasama olduğunu unutmadan, vaktimizin ve enerjimizin kahir  ekseriyetini burada kullanmalıyız." diye konuştu.
 
Milletvekillerinin, yasama görevi yanında, millet ile yürütme  arasındaki en güçlü bağlardan biri olmayı sürdürdüğüne işaret eden Erdoğan,  "Hükümet olarak bu çerçevede milletvekillerimizden gelen tüm talepleri dikkate  alıyor, değerlendiriyor, mümkün olduğunca olumlu şekilde de neticelendiriyoruz.  Tüm bakanlıklarımızı ve kurumlarımızı, milletimizin vekilleri aracılığıyla  ilettiği taleplere hassasiyetle yaklaşılması konusunda sık sık ikaz ediyorum."  dedi.
 
 
"Meclisimizin güçlü desteğine ihtiyacımız var"
 
TBMM'nin, kurucu vasfı ve zengin temsil yelpazesiyle, Türkiye'nin  ortak vicdanını da temsil ettiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
 
"Bu çatı altında teröre bulaşmaması ve hukuka uygun davranması  şartıyla, her siyasi görüşün yeri, anlamı, söz hakkı vardır. AK Parti,  'Bismillah' diyerek yola çıktığı günden beri bu zenginliğin korunması ve  geliştirilmesi için çalışmıştır. Bundan sonra da aynı anlayışla hareket edeceğiz.  Ülkemizin karşılaştığı zorluklar ve meydan okumalar karşısında, Meclisimizi tek  ses, tek yürek olarak hep yanımızda bulduk. Bu yüce kurumdan aldığımız güçle,  yolumuzu kesmeye yönelik saldırıları, hedeflerimize yönelik bir engel olarak  görmek yerine, yeni yol ve yöntem arayışlarının fırsatı haline dönüştürdük.  Hamdolsun bugüne kadar da birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi muhafaza  ederek, engelleri birer birer aşmayı başardık."
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek dönemde atacakları adımlarda da  Meclis'in güçlü desteğine ihtiyaçları olduğunun altını çizerek, "Yeni yasama  yılının, geçen seneyi de geride bırakacak şekilde dolu dolu geçeceği şimdiden  anlaşılıyor. Milletimizin beklentilerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek  düzenlemeleri, titiz bir çalışmanın ardından birer birer hayata geçirmekte  kararlıyız." diye konuştu.
 
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Bahçeli'ye teşekkür
Cumhur İttifakı olarak ortaya koyacakları güçlü dayanışma ve  gerektiğinde sağlayacakları çok daha geniş uzlaşmalarla, Meclis'in yeni yasama  yılını en verimli şekilde değerlendireceklerini belirten Erdoğan, "Bu vesileyle  bir kez daha bugüne kadar girdiğimiz her mücadelede desteğini yanında bulduğumuz  Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız Milliyetçi Hareket Partisine ve özellikle de  Genel Başkan Sayın Devlet Bahçeli'ye şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.
 
Cumhur İttifakı olarak Türkiye'yi, yeni reformlarla, yeni hizmetlerle,  yeni ufuklarla buluşturmayı sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, yeni yasama  yılındaki çalışmalarında tüm milletvekillerine başarılar diledi.
 
Meclis'in tatilde olduğu ağustos ve eylül aylarında, Cumhurbaşkanı ve  hükümet olarak çalışmaları kesintisiz devam ettirdiklerine dikkati çeken Erdoğan,  Ankara ve İstanbul'daki programların yanı sıra Kocaeli, Rize, Bitlis, Muş,  Giresun, Gaziantep ve Konya'ya ziyaretleri olduğunu anlattı.
 
Erdoğan, pek çok yere telekonferans yöntemiyle bağlanarak,  görüşmeleri, toplantıları ve açılışları gerçekleştirdiklerini anımsattı.
 
Kabine, Merkez Yürütme Kurulu, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, il  başkanları gibi rutin toplantıları kesintisiz sürdürdüklerini aktaran Erdoğan,  güvenlikten yatırımlara kadar ihtiyaç duyulan her hususta dar veya kapsamlı  istişarelerde bulunduklarını söyledi.
 
Erdoğan, şehir hastanelerinden otoyollara, fabrikalardan barajlara  kadar pek çok eseri ya bizzat yerine giderek ya da videokonferansla katılarak  hizmete açtıklarını bildirdi.
 
Dünya liderleriyle yapılan çok sayıda telefon ve telekonferans  görüşmesinde, bölgedeki ve küresel düzeydeki meseleleri değerlendirdiklerini  belirten Erdoğan, özellikle Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Azerbaycan gibi kriz  bölgeleriyle ilgili konularda, tüm taraflarla sık sık görüşerek, diplomasi  kanallarını etkin şekilde kullandıklarını ifade etti.
 
Suriye'de yeni insani trajedilere izin vermeyeceklerini, sınırların  güvenliği konusunda asla geri adım atmayacaklarını her görüşmede açıkça dile  getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kıbrıs  Türklerinin haklarını, hukuklarını, çıkarlarını gözetmeyen hiçbir planın hayata  geçme şansının olmadığını, ortaya koydukları sağlam duruşla herkese  gösterdiklerini belirtti.
 
 
"Yeni müjdeler geliyor"
 
Bölgede sondaj yapan Yavuz gemisinin, bir süredir yürüttüğü çalışmayı  bitirip bakım için limana yanaştığına işaret eden Recep Tayyip Erdoğan, şunları  kaydetti:
 
"Bakımını müteakip yeni sondajlar için Akdeniz'e açılacak bu gemimizin  güvenliğini donanmamız sağlıyor. Aynı şekilde Oruç Reis sismik araştırma gemimiz  de bakım çalışmalarının tamamlanmasıyla yeniden Akdeniz'deki görevine döndü.  Barbaros Hayretin Paşa gemimiz ise Akdeniz'deki sismik araştırma çalışmalarına  zaten devam ediyor. Avrupa Birliği ve NATO platformlarında yürütülen  görüşmelerdeki sözlerini tutmayan Yunanistan'a ve Kıbrıs Rum kesimine hak  ettikleri cevapları sahada vermeyi sürdüreceğiz.
 
Ülkemizin sondaj filosuna kattığımız son gemi olan Kanuni, bakım  çalışmalarının bitmesinin ardından, Karadeniz'deki görevi için yola çıktı. Önce  İstanbul'a, ardından Zonguldak'a uğrayarak belirlenen sondaj sahasına ulaşacak  Kanuni gemimizin faaliyetlerinden de müjdeli haberler bekliyoruz. Fatih sondaj  gemimizin keşfettiği 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin haberi  milletimizi adeta sevince boğmuştu. Bu gemimizin halen süren sondaj  çalışmalarından yeni müjdeler geliyor. İnşallah Cumartesi günü Fatih sondaj  gemimize giderek, hem çalışmaları bizzat yerinde görecek, hem de yeni rezerv  miktarını açıklayacağız."
 
 
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomideki  tek güzel haberin, sondaj çalışmalarından gelmediğini, sanayi üretiminden  ihracata kadar her alanda ardı ardına, salgın döneminin sıkıntılarının aşıldığına  işaret eden veriler açıklandığını anımsattı.
 
Eylül ayı ihracatının 16 milyar doların üzerine çıkarak Cumhuriyet  tarihinin rekorunu kırdığına işaret eden Erdoğan, "Dün de sanayi üretimi  artışında, dünyada Singapur’un ardından ikinci sırada yer aldığımız ağustos ayı  rakamları ilan edildi. Otomobil üretiminden konut satışına, kurulan şirket  sayısından kapasite kullanım oranlarına kadar her alanda ümit verici gelişmelerle  karşı karşıyayız." diye konuştu.
 
Organize sanayi bölgelerindeki elektrik tüketiminin, salgın dönemi  öncesinin dahi üzerine çıkmış olmasının da önemli bir gösterge olduğunu  vurgulayan Erdoğan, "Bu gelişmeler beraberinde istihdamda toparlanmayı da  getiriyor. Küresel ekonomi değerlendirmeleri, Türkiye'nin dünyadaki üretim ve  tedarik pastasından aldığı payın yükseldiğini ve bunun daha da artacağını  vurguluyor. Özellikle en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği içinde  üretim ve tedarik konusunda hızlı bir yükselişe geçmiş bulunuyoruz. İnşallah  Avrupa Birliği ile aramızdaki sıkıntıları en kısa sürede suhuletle  neticelendirerek, bu olumlu grafiği daha da iyileştireceğiz." değerlendirmesini  yaptı.
 
 
"Bunu gidermek boynumuzun borcudur"
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bunları söylerken, ülkemizde kimi salgın tedbirlerinden kaynaklanan,  kimi daha farklı sebeplere dayanan sıkıntılar yaşandığını unutuyor değiliz.  Milletimizin tamamının ve her bir ferdinin derdi bizim de derdimizdir.  Ülkemizin  ve şehirlerimizin her meselesi bizim de meselemizdir. Herhangi bir yerde,  herhangi bir vatandaşımızın işiyle, eviyle, aşıyla, eğitimiyle, sağlığıyla,  güvenliğiyle, bilhassa da geleceğiyle ilgili endişesi varsa, bunu gidermek  boynumuzun borcudur. İnşallah salgının kontrol altına alınmasıyla, tedbirlerden  kaynaklanan sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
 
Sanayi ve ticaret alanında önümüzde açılan yeni pencereler hizmet  sektörünü de hızla canlandıracaktır. Türkiye, dünyadaki siyasi ve ekonomik  yeniden yapılanma sürecinden, Allah’ın izniyle, hak ettiği yeri alarak  çıkacaktır. İşte o güne kadar bize durmak, dinlenmek yoktur."
 
"Sinsi oyunlarına asla gelmeyeceğiz"
 
Türkiye'nin girdiği ve başarıyla çıktığı her mücadelenin, ülke ve  millet olarak geleceğe daha güvenle bakabilmeyi sağlandığını dile getiren  Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin, yaptığı hiçbir fedakarlığın boşa gitmediğini  zaten gördüğünü ve bildiğini söyledi.
 
Erdoğan, "Muhalefet yapmak adına, bulduğu her yarayı kaşıyan, her  çatlağı büyüten, amacına bakmaksızın bizim karşımızdaki herkesin yanında yer alan  zihniyetten böyle bir basiret beklemiyoruz. Ama en azından ülkenin ve milletin  ortak çıkarları konusunda biraz feraset, biraz akıl, biraz vicdan, biraz ahlak  beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Teröristlerin yanında, zalim  rejimlerin arkasında, darbecilerin safında, hasımlarımızın dizi dibinde yer  almanın adına siyaset yapmak diyemeyiz. Milletimiz bu tavra bir isim mutlaka  vermiştir." dedi.
 
Muhalefet adına konuşanların, çoğu defa hezeyan noktasına varan  açıklamalarına, gerektiğinde kabinedeki arkadaşlarının, gerektiğinde parti  yöneticilerinin, gerektiğinde grup yönetiminin zaten cevap verdiğini, kendisinin  ihtiyaç olduğunda devreye girdiğini dile getiren Erdoğan, "Meydanı, tek amaçları  ülkenin istikrarını bozmak, birliğini ve beraberliğini çökertmek, ortaya çıkacak  kaostan istifadeyle de kirli emellerini gerçekleştirmek olanlara elbette  bırakmayacağız. Ama onların sinsi oyunlarına da asla gelmeyeceğiz." diye konuştu.
 
"Burada asıl dikkat çekeceğim husus şudur: Ülkemiz siyasetinin  geleceğinde, karşımızdakilerin ne dediği ve ne yaptığından ziyade, bizim  duruşumuzun belirleyici olduğudur." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Hep söylediğim gibi, AK Parti'nin ve geldiğimiz nokta itibarıyla  artık Cumhur İttifakı'nın kaderiyle ülkemizin kaderi bütünleşmiştir.  Üstlendiğimiz tarihi sorumluluğun ehemmiyetine uygun şekilde hareket etmek,  çalışmak, mücadele vermek zorundayız. Kongre sürecimizi de bu hakikate uygun  şekilde yürütüyoruz.  İlçe kongrelerimizin çok büyük bir bölümü tamamlandı.  İnşallah il kongrelerimize de başlıyoruz. Önümüzdeki günlerde yapılacak bazı il  kongrelerimize şahsen biz de iştirak edeceğiz. Bu çerçevede hafta sonu Şırnak'ta  olacağım. 24 Ekim'de Kayseri, 25 Ekim'de Malatya, 31 Ekim'de Van, 1 Kasım'da  Samsun, 7 Kasım'da Kahramanmaraş,  8 Kasım'da Kocaeli il kongrelerimizde bizzat  yer alarak milletimizle kucaklaşacağız."
 
"1 milyon fidan"
 
Erdoğan, iktidara gelişlerinin 18. yıl dönümünü geride bırakacakları 3  Kasım'da, bir milyon yeni üye kampanyalarını, 81 ilde 1 milyon fidan dikerek  taçlandıracaklarını bildirdi. Ankara’da gerçekleştirecekleri bu program sırasında  7 ille de canlı bağlantı yapacaklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
 
"Önümüzdeki yılın bahar aylarına kadar illerdeki çalışmalarımızı  tamamlayarak, büyük kongremiz için hazır hale gelmiş olacağız.  Kongrelerde yeni  bir heyecanla, güçlenen teşkilat yapımızla, 2023 seçimlerine kadar milletimizle  olan gönül bağımızı çok daha sıkılaştırmayı amaçlıyoruz. Sizlerden, bu kritik  sürece, bireysel hesapların ötesine geçerek olumlu yönde katkı vermenizi,  özellikle de dar kadrocu yaklaşımdan uzak durmanızı istiyorum. AK Parti’nin gücü  milletimizden aldığı destekten gelir. Milletimizin desteğini de ancak biz kendi  aramızda birlik ve beraberlik içinde hareket edersek yanımızda bulabiliriz. Yani  akraba, aşiret, şu bu değil; geniş kapsamlı bir yaklaşımla, kucaklayıcı bir  anlayışla inşallah teşkilatlarımızı oluşturmamız lazım. Bunun dışındaki her şey  teferruattır.   Sizlerden, önümüzdeki sürece bu anlayışla bakmanızı özellikle  istirham ediyorum."
 
Barolarla ilgili sıkıntının çözümü konusunda gerçekleştirilen kanun  değişikliğiyle önemli bir adım attıklarını hatırlatan Erdoğan, "Terör örgütünden  birisini getirip Türk Tabipleri Birliğinin başına koyuyorlar. Ne zamandan beri  terörle iç içe olanlar Tabipler Birliği gibi önemli bir kuruluşun başına  geçebiliyor? Bunun adı, demokratik bir yaklaşım değildir. Bunun adı, terör  örgütlerinin sivil toplum kuruluşlarına adeta el koyması hadisesidir."  değerlendirmesinde bulundu.
 
Erdoğan, hükümetin en başarılı olduğu alanlardan birisinin sağlık  olduğuna işaret ederek "Bütün fiziki altyapısıyla tarihinde görmediği yatırımları  gerçekleştirmiş olan bu hükümete kalkıp da hala çirkin yaklaşımlar içinde  bulunmak herhalde kabul edilebilir bir şey değildir." ifadelerini kullandı.
 
Şehir hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri ve bütün hastaneler  ile çok farklı bir dönemin yaşandığını, farklı adımlar atıldığını anlatan  Erdoğan, "Bunlar, buralarda yapmaları gereken görevlerini yerine getirmiyor ama  saygısızlık, hakaretse bu hakareti yapıyorlar. Biz bunlara hastalarımızı nasıl  teslim edeceğiz? Nasıl bunlardan şifa arayacağız? Teröristten bu beklenir mi?  Onun için Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere diğer meslek kuruluşlarındaki  sorunlar da artık tahammül edilemez seviyeye ulaşmıştır." şeklinde konuştu.
 
"Çoklu Baro Sistemi'ndeki çalışmayı Türk Tabipleri Birliğinde de  yapmak durumundayız"
 
Anayasanın 135. maddesine göre, meslek kuruluşlarının, kamu kurumu  niteliğine haiz tüzel kişilikler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, aynı anayasa  maddesinde meslek kuruluşlarının, kuruluş amaçları dışında faaliyet  göstermeyeceğinin yazıldığını belirtti. Amaçları dışında faaliyet gösteren meslek  kuruluşlarının organlarının görevine mahkeme kararıyla son verileceğinin de hükme  bağlandığını aktaran Erdoğan şöyle devam etti:
 
"Türk Tabipleri Birliği, bunun gibi kimi meslek kuruluşları açıkça  anayasaya aykırı faaliyet içindedir. Her şeyden önce bu meslek kuruluşlarının  yönetimleri, söz konusu meslek mensuplarının tamamını temsil etmekten çok  uzaktır. Çoklu Baro Sistemi'nde yapıldığı gibi aynı çalışmayı Türk Tabipleri  Birliği ve diğer meslek odalarında da yapmak durumundayız. Cumhur İttifakı olarak  da bu konuyla ilgili çalışmayı başarılı bir şekilde sürdüreceğimize inanıyorum.  Uzun yıllardır küçük ama örgütlü klikler tarafından kontrol edilen bu meslek  kuruluşları sadece temsilde değil uygulamada da kuruluş amaçlarından  sapmışlardır. Bu kuruluşların bir kısmının yönetim organları, ideolojik  sapkınlıkların veya dar grupların çıkarlarının kalesi haline dönüşmüştür.  İnsanları acımasızca katletmekten ormanları yakmaya, çocukları kaçırmaktan  kadınlara tecavüze kadar her melanete bulaşmış terör örgütünü savunmak, bir  meslek kuruluşunun görevi olamaz. Suriye'de kendi halkını katleden zalim bir  rejimi ve onunla birlikte hareket eden bir terör örgütünü yüceltmek, bir meslek  kuruluşun görevi olamaz. Kendi devletinin sınırlarını, güvenlik altına almaya  yönelik harekatlarını itibarsızlaştırmaya çalışmak, bir meslek kuruluşunun görevi  olamaz. Vatan topraklarını kurtarma mücadelesi veren Azerbaycan devletini hedef  almak, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz."
 
"Versenize işgal altındaki topraklarını"
 
Azerbaycan'ın topraklarını işgalden kurtarmanın mücadelesini verirken  anamuhalafetten ciddi bir ses çıkmadığına işaret eden Erdoğan, "Görüşme talebinde  bulunduklarında da Azerbaycan olumsuz cevap veriyor. Niye? Çünkü olması gereken  zamanlarda onların yanında olmazsanız, onlara düşman olanlara karşı eğer siz  Ermenilerin - ben Ermeni vatandaşlarımı kastetmiyorum, Ermeni yönetimlerini  kastediyorum- Ermeni yönetimlerinin yanında yer alırsanız kusura bakmayın bu  millet size 'Hoş geldin' demez." diye konuştu.
 
Türkiye'de 100 bin civarında Ermenistan kökenli Ermeni olduğunu dile  getiren Erdoğan, "Bizim ülkemizde her türlü imkanlardan istifade ediyorlar. Biz,  onlara karşı olumsuz bir tavır hiçbir zaman takınmadık. Ama onlar, maalesef benim  Azeri kardeşlerimin topraklarını işgal etmek suretiyle onları topraklarından  Dağlık Karabağ'dan ötelediler. Onlar, o toprakları terk etmek durumunda kaldılar.  Şimdi verilen mücadele nedir? Biz, işgal altındaki topraklarımızı istiyoruz.  Başka bir talep yok, istenen bu." dedi.
 
Minsk üçlüsünün hala oyalama taktikleriyle bu işi geçiştirdiğini ifade  eden Erdoğan, "Versenize işgal altındaki topraklarını. Gitsin kendi topraklarına.  Kendi topraklarında ne yapacaklarsa yapsınlar. Ama işgal var burada. İşgal  altındaki bu topraklardan eğer dünyada insan hakları, demokrasi varsa ve siz de  30 yıldır bu Minsk üçlüsünün içinde bu sorunu çözmekle görevliyseniz yapmanız  gereken nedir? Oyalama değil, bir an önce müzakereleri bitirip, bu toprakları  sahiplerine terk etmektir, vermektir. Bir müzakere 30 yıl sürer mi? 30 yıldır  oyalama." yorumunu yaptı.
 
Acemlerin "Oturdular, konuştular, dağıldılar" sözüne atıfta bulunan  Erdoğan, "30 yıldır bunu yaptılar. Otururlar, konuşurlar, dağılırlar. Verin ya bu  kadar uzun sürecek bir iş değil bu. Verin, vermediler. İş nereye geldi? İşte bu  hale geldi." diye konuştu.
 
Ermenilerle Azerbaycanlıların mücadele sürdürdüğünü belirten Erdoğan,  şunları kaydetti:
 
"Bizi arayanlar da bize ne diyor? Siz, Suriye'den mücahitleri oraya  gönderdiniz. Bizim böyle bir derdimiz yok. Biz, Azeri kardeşlerimize her türlü  desteği vermeye varız, yine vereceğiz. Minsk üçlüsünün içerisinde olanların  verdiği desteği niye konuşmuyorsunuz? Rusya'dan bu kadar silahlar geliyor. Aynı  şekilde Fransa'dan bu kadar silahlar geliyor. Bunları niye konuşmuyorsunuz? Bunca  besleme karşısında sessiz kalıyorsunuz. Gelip, Azerbaycan'a diyorsunuz ki  'Suriye'den mücahitleri oraya gönderiniz'. Onların kendi topraklarında işi var,  oraya gitmezler."
 
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bir  asır önce yaşanan trajedide, bu topraklarda alçakça şehit edilen kendi  vatandaşlarını görmezden gelip, onları katledenleri yüceltmenin, bir meslek  kuruluşunun görevi olamayacağını vurguladı.
 
Hocalı katliamının da bunlardan birisi olduğuna işaret eden  Erdoğan,  "Milletin değerlerine savaş açmak, görev alanıyla ilgisi olmayan konularda  bildiriler yayınlamak, bir meslek kuruluşunun görevi olamaz. Hükümetin her  yaptığına karşı çıkarak siyasetin en çirkef halini sergilemek, bir meslek  kuruluşunun görevi olamaz." diye konuştu.
 
Anayasa'nın ilgili maddesinin, her meslek kuruluşunun kuruluş  kanunları ve dünyadaki uygulamaların ortada olduğunu belirten Erdoğan, "Bunların  hangisinde meslek kuruluşlarının terör örgütlerini destekleyebileceği, ülkenin  milli politikaları aleyhinde kampanyalar yürütebileceği, kendi halkının  değerlerine hakaret eden bildiriler yayınlayabileceği yazıyor? Dünyanın neresinde  bu şekilde hareket eden meslek kuruluşları var?" diye sordu.
 
Erdoğan, Türkiye'nin artık bu ayıptan kurtulmasının vaktinin geldiğine  işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Şimdi bu Tabipler Birliğiyle ilgili de barolarla ilgili atılan adım  ne ise aynı şekilde Tabipler Birliğiyle, diğerleriyle ilgili de süratle bu  dönemde bu adımları atıp, buralarda da her fikrin, her düşüncenin içinde yer  aldığı Tabipler Birliğini oluşturmamız lazım. Mimarlar var; 25-28 tane bu şekilde  kuruluş var. Bunların hepsi için bu çalışmaların yapılması lazım.  Cumhur  İttifakı olarak süratle bu adımı atmamız lazım. Diğer siyasi partiler buna  katılır katılmaz ayrı bir konu. Onlarla da grubumuz görüşmelerini yapar ama bu  adımı atmamız lazım. Vakit kaybına tahammülümüz yok. Önce meslek kuruluşlarıyla  ilgili genel bir düzenleme, bunun yeterli olmadığı durumlarda da tek tek her  meslek kuruluşuyla ilgili değişiklik için Meclisimiz derhal harekete geçmelidir.  Grubumuzdan, MHP Grubuyla da istişare halinde, gereken hazırlıkları süratle  yapmasını istiyorum. Mümkünse diğer partilerin de desteğini alarak, değilse de  Cumhur İttifakı'nın imkanıyla bunları en kısa sürede hayata geçirmeliyiz.  Bütçenin hemen ardından Meclisimizin ilk işlerinden biri bu konu olmalıdır. Türk  ve Türkiye ismini hak etmeyen meslek kuruluşlarından, bu imtiyazlarını derhal  almalıyız. Türk Tabipleri Birliğinin başındaki 'Türk' ifadesi, zaten bunlara  yakışmıyor. Ondan zaten nefret ediyorlar. Onun için bir an önce bizim onların  elinden bunu almamız lazım."
 
"Yeni modeller geliştirmek"
 
Erdoğan, meslek kuruluşlarının yönetimlerini, söz konusu meslek  mensuplarının tamamının görüşlerini, düşüncelerini, hassasiyetlerini yansıtan,  temsil kabiliyeti yüksek, demokratik bir yapıya kavuşturmanın şart olduğunu  belirterek, "Milletimizin sağlığını emanet ettiğimiz hekimlerimizi, bir avuç  örgütlü ideolojik fanatiğin insafına bırakamayız. Milletimizin hayatının her  alanında var olan meslek mensuplarımızın hiçbirini böyle bir çarpıklığa terk  edemeyiz. Kimsenin patırtısına, gürültüsüne, hezeyanına aldırmadan, ülkemiz ve  milletimiz için en doğrusu neyse onu kararlılıkla hayata geçireceğiz." diye  konuştu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu halleriyle meslek teşekküllerinin,  kendilerine tanınan kamu kurumu niteliği ve imtiyazlarıyla uyumsuz bir konumda  bulunduklarını söyledi.
 
Belki de bu yaşananların, meslek kuruluşlarının örgütlenme modelinin  köklü sorgulanmasına vesile olarak, hayırlı gelişmelerin önünü açacağını ifade  eden Erdoğan, gelişmiş ülkelerde kamu kurumu niteliği olmayan sivil toplum  örgütlenmelerinin bu derece yaygınlaştığı ve güçlendiği bir dönemde, belki  Türkiye'nin de artık yeni modeller geliştirmesi gerektiğini kaydetti.
 
"Ermenistan'ın kıpırdayamaz hale getirilmesi lazımdı"
 
Azerbaycan'ın, Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarını  kurtarmak amacıyla yürüttüğü şanlı mücadeleyi bir kez daha selamladığını dile  getiren Erdoğan, vatan müdafaası yapan Azerbaycanlılara Allah'tan güç, kuvvet ve  zafer temenni etti.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ermenistan'ın, hem saldıran taraf hem ateşkesi  bozan taraf olmasına rağmen, ısrarla Azerbaycan'a baskı uygulayan ülkelerin  amacı; çatışmaları durdurmak değildir. Şayet öyle olsaydı, şimdiye kadar  Azerbaycan'daki sivil yerleşim yerlerine ağır silahlarla, balistik füzelerle  saldıran Ermenistan'ın kıpırdayamaz hale getirilmesi lazımdı." dedi.
 
İşgal altındaki Azerbaycan topraklarında uygulanan zulümleri,  katliamları ve hukuksuzlukları 30 yıldır görmezden gelenlerin, bugün adalet ve  hakkaniyet çizgisine gelmelerini beklemenin beyhude olduğunu belirten Erdoğan,  yaşanılan tecrübelerin, hak almanın ancak söke söke yürütülen bir mücadele  sonunda olabildiğini gösterdiğini vurguladı.
 
Erdoğan, "Azerbaycanlı kardeşlerimizin de böyle bir kararlılıkla  hareket ettiklerini biliyorum. Türkiye olarak, hem imkanlarımızla hem tüm  kalbimizle sonuna kadar Azerbaycan'ın yanında olmayı sürdüreceğiz." açıklamasında  bulundu.
 
"Kapalı Maraş bölgesinin açılması, Kıbrıs için tarihi bir dönüm  noktasıdır"
Kıbrıs'taki gelişmeleri de yakından takip ettiklerini belirten  Erdoğan, 1974 Barış Harekatı'ndan beri kapalı olan Maraş bölgesindeki iki ana  cadde ile sahilin, geçen günlerde Kıbrıs halkının kullanımına açıldığını  hatırlattı.
 
Kapalı Maraş bölgesinin açılmasının, Kıbrıs için tarihi bir dönüm  noktası olduğunu fakat bundan rahatsız olanların bulunduğunu ifade eden Erdoğan,  sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Kim rahatsız oluyor ona bakacağız. Batı rahatsız oluyor. Kim rahatsız  oluyor? Yunanistan rahatsız oluyor. Kim rahatsız oluyor? Güney Kıbrıs Rum, onlar  rahatsız oluyor. Ama bir de bakıyorsun içeride de rahatsız olanlar var. Bunlar  bizi gerçekten üzüyor. Kapalı Maraş bölgesi Kuzey Kıbrıs Türkü'nündür, bunun bir  defa böyle bilinmesi lazım. Bunun üzerinde spekülasyonlar yapmaya gerek yok.  Bugüne kadar hep kapanın elinde kaldı. Güney öyle olmadı mı? Güney Kıbrıs'ın  AB'ye girişi öyle olmadı mı? Bize Bürgenstock'ta 'referandum yapılsın,  referandumdan sonra da gereği ne ise bunun  adımını atalım' dediler. Referandum  yapıldı, yüzde 65 Kuzey Kıbrıs 'Evet' dedi. Güney, 'Hayır' dedi. Güney 'Hayır'  dediği halde AB'ye aldılar. İdari ve mali noktada çok güçlü bir parasal destek  vermeleri gerekiyordu Kuzey Kıbrıs'a, bu desteği vermediler. Hala vermediler,  vermiyorlar. Bütün bu olanlar ortadayken şimdi Kapalı Maraş ile ilgili de,  'Burası bizimdir' havasına giriyorlar. Ben de Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımıza  Türk kardeşlerime sesleniyorum: Bu topraklar sizin. Bu topraklara sahip çıkmanız  lazım. Bu topraklara sahip çıkan siyasi iradeye de sahip çıkmanız lazım. Eğer  bunu tam anlamıyla ortaya koyacak olursak inanıyorum ki Kıbrıs'ta gelecek çok  daha farklı olacaktır. Bu güzel gelişmenin Kıbrıs Türklerine hayırlı olmasını  diliyorum."
 
"KKTC vatandaşlarının en doğru kararı vereceklerine inanıyorum"
 
Anamur'dan Kuzey Kıbrıs'a su taşıyan boru hattındaki arızayı, uzun ve  zahmetli bir çalışmanın ardından onararak, adaya yeniden su vermeye  başladıklarını anımsatan Erdoğan, bu boru hattının, Kuzey Kıbrıs Türk  Cumhuriyeti'nin içme suyu, sulama suyu ve kullanma suyu ihtiyacının tamamını  karşılayabilecek kapasitede olduğunu kaydetti.
 
Erdoğan, adeta bir bereket kaynağı olarak Anadolu ile Kıbrıs'ı  birbirine bağlayan boru hattının yeniden faaliyete geçmesinin de Kuzey Kıbrıs'a  hayırlı olmasını diledi.
 
Bu arada bir adım daha atıldığını, İstanbul'da Atatürk Havalimanı'nda  yapılan 1006 odalı hastanenin bir benzerini çok kısa sürede Kuzey Kıbrıs'ta da  yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, "Hastane yapımı şu anda bitmek üzere, bu  hastanenin bitişiyle de alternatif bir hastaneyi Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimize  kazandırmış olacağız. O da yine iki aylık bir süre içerisinde bitti, bitiyor.  Böylece oradaki soydaşlarımızın alternatif bir hastaneleri daha olacak. Bu da  onlar için hayırlı olsun. İkinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de  Kıbrıslı kardeşlerimiz için en hayırlı olacak şekilde neticelenmesini temenni  ediyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının, kendileri ve ada için en  doğru kararı vereceklerine inanıyorum." diyerek, sözlerini tamamladı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.